top of page
  • Yazarın fotoğrafıKriminal Servisler

AFETLERDE ÖLENLERİN KİMLİK TESPİTLERİ İVEDİLİKLE YAPILMALI

DOĞA KAYNAKLI deprem, su baskını gibi afetlerin ve İNSAN KAYNAKLI hava, kara ve deniz kazalarının ayrıca terör olaylarının sürekli olması ve ölmüş bedenlerin tanınmayacak halde olması ölüm sonrası kimlik tespiti çalışmalarının önemini artırmıştır. Tüm ölüm olaylarında ve özellikle de kitlesel ölümlerde temel soru ölenin kimliği ile ilgilidir. Ölen kişi ya da kişilerin kimliğinin belirlenemediği durumlarda ölüm belgesinin ve dolayısıyla da defin ruhsatının çıkarılması mümkün değildir. Kimliğin açıkça ve şüpheye yer bırakmayacak şekilde belirlenmesinin etik, dini, kültürel, sosyal ve hukuki önemi vardır. Kimliği belirlenemeyen ve dolayısı ile ölümü belgelenemeyen kişiler, ülkelere göre değişen sürelerce "kayıp" olarak kabul edilirler.

Ölen kişilerin kimliğinin belirlenmesi özellikle kitlesel felaketlerde büyük önem taşımakta ve çeşitli zorlukları da beraberinde getirmektedir. Uçak kazaları, tren kazaları, terörist saldırılar, sanayi kazaları, yangınlar ya da doğal felaketlerde yaşamlarını yitirenlerin bedenleri, olayın oluş şekline de bağlı olarak bütünlüğünü yitirmiş olabilir. Ölümden sonra meydana gelen değişimler ise, cesetlerin bozulmasına yol açar. İklim ve çevre koşullarının bu bozulma üzerinde doğrudan ve önemli etkisi bulunmaktadır.

DVI, Disaster Victim İdentifıcation kelimelerinin kısaltılmışı olup; dilimizde Felaket kurbanlarının kimliklendirilmesi olarak kullanılmaktadır. Felaket kurbanlarının kimlik tespiti farklı alanlarda çalışan uzmanların bir araya gelerek, kendi uzmanlık alanlarındaki bilgi, beceri ve deneyimlerini belirli bir organizasyon çerçevesinde ortaya koymasını, yani multidisipliner bir yaklaşımı gerektirmektedir.

Ülkemizde ne yazık ki hem doğal felaketler hem de terör olayları ve kazalar sık sık yaşanmaktadır. Bu sebeple felaket durumlarında ülkemizin organize bir kimlik tespit ekibine zaruret derecesinde ihtiyacı vardır.

Büyük felaketlerde ölen insan sayısının fazla olması ve cesetlerdeki bozulmalar nedeniyle kimlik tespiti zor olduğundan kimliklendirme işlemi, ölen kişilerin A.M (ante mortem-ölüm öncesi-) ve P.M (Post mortem-ölüm sonrası-) bilgilerinin bir araya getirilerek karşılaştırılması ile yapılır. Ante Mortem bilgiler polis kayıtlarından, akrabaların/yakınların ifadelerinden, olaydan sonra yaşamını devam ettirenlerden, hekim ve diş hekimi kayıtlarından ve kurbanların yaşam alanlarından toplanan bilgilerden elde edilir. Post Mortem bilgiler ise felaket yerinde olay yeri inceleme birimleri, adli patolog, adli odontolog gibi uzmanların felaket yerini ve cesetleri inceleyerek elde ettikleri eşkal, parmak izi, kişisel eşyalar, diş yapısı, DNA gibi bilgilerin toplanmasıyla elde edilir. Yapılan Olum Öncesi/Olum Sonrası karşılaştırma neticesinde kurbanların kimlikleri tespit edilir.

Daha önce Diyarbakır'da düşen ve 75 kişinin yaşamını yitirdiği ve Trabzon ilinde İspanyol askerlerinin ölümüyle sonuçlanan uçak kazaları da göstermiştir ki, bu tür felaketlerde hızlı ve etkin bir şekilde felaket alanının incelenmesi ve ölenlerin kimlik tespitlerinin doğru olarak yapılması gerekmektedir. Ölenlerin yabancı uyruklu olması konuyu uluslararası boyuta da taşımaktadır.

99 Marmara depreminde ve şimdi Elazığ depreminde olduğu gibi fazla sayıda ölümün olduğu felaketlerde yabancı uyruklu vatandaşların bulunma ihtimali de konunun ulusal ve uluslararası önemini ortaya koymaktadır.


137 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page